Trump’ın ticaret savaşları, küresel ekonomik büyümenin 1960'lardan bu yana en zayıf on yılına girmesine neden oldu. Dünya Bankası’nın yeni analizine göre, ABD’nin tarifeleri dünya ekonomileri üzerinde ciddi baskı oluşturdu.
Dünya Bankası, yayımladığı raporda 2024 yılı için küresel GSYİH büyüme tahminini yüzde 2,7’den yüzde 2,3’e düşürdü. Bu oran, küresel resesyon yılları hariç tutulduğunda son 17 yılın en düşük seviyesi olarak öne çıktı. Kurum, ticaret savaşlarının ve tarifelerdeki belirsizliklerin ekonomiler üzerinde baskı yarattığını belirtti.
Rapora göre, tarifelerdeki artış ve süregelen belirsizlik, dünya genelinde büyüme beklentilerini düşürdü. Dünya Bankası, mevcut gidişat devam ederse 2020'li yılların ilk yedi yılında ortalama küresel büyümenin 1960'lardan bu yana en düşük düzeyde gerçekleşeceğini öngörüyor.
Büyüme Tahminleri Dünyanın %70’inde Düşürüldü
Dünya Bankası, ticaret gerilimlerinin yarattığı “çalkantı” nedeniyle tüm bölge ve gelir gruplarındaki ülkelerin yaklaşık %70’inin büyüme tahminlerini düşürdüğünü açıkladı. Özellikle gelişmekte olan ekonomilerde kamu borçlarındaki artış gibi uzun vadeli sorunların da büyümeyi yavaşlatacağı vurgulandı.
Fitch Ratings ise küresel tahvil görünümünü “nötr” seviyeden “kötüleşen” olarak güncelledi. Kuruluş, tarifelerin etkisi ve ticaret politikalarındaki belirsizlik nedeniyle yatırım, ticaret hacmi ve tedarik zincirlerinde ciddi etkiler yaşandığını bildirdi.
Yeni Tarifeler Ekonomik Belirsizliği Artırıyor
Donald Trump, 2025 yılı başında yeniden göreve geldiğinden bu yana ABD’nin çoğu ticaret ortağına karşı yeni gümrük tarifeleri uygulamaya başladı. Otomobil ve çelik gibi kritik ürünlerdeki tarifelerin 9 Temmuz itibarıyla daha da artması bekleniyor.
ABD ile Çin arasında Londra’da başlatılan yeni ticaret görüşmeleri sürüyor. Ancak mevcut tarifelerin uygulanma biçimi ve küresel ekonomi üzerindeki etkisi, birçok şirket ve tüketici açısından belirsizliğe yol açıyor.
Dünya Bankası’nın değerlendirmesi, ticaret politikalarının etkisinin yalnızca gümrük duvarlarıyla sınırlı kalmadığını, küresel ölçekte yatırım kararları ve büyüme potansiyeli üzerinde ciddi baskı yarattığını ortaya koydu.
